İÇİNDEKİLER |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
FIKRALAR
Cennet
Birgün padişah Nasreddin Hoca'ya sormuş.
-Hocam, ben ölünce cennete mi gideceğim, cehenneme mi, söyle bakayım?
Hoca padişahtan korkmadan:
-Cehenneme gidersiniz padişahım?
Padişahın sinirden sakalları titremiş.
Bu durumu gören Hoca:
-Kızmayın padişahım. Ben aslında size cennete gidersiniz diyecektim fakat sizin cellatlarınızın kılıçlarıyla ölen suçsuz kişilerden cennet dolup taşmış. Bu yüzden cennete sığmazsınız diye cehenneme gidersiniz dedim, demiş.
|
|
Hokkabaz

Ali, eve geldiğinde burnu kanıyordu.
Meraklanan annesine, "Okula hokkabaz geldi, burnumdan üç tane 1 TL çıkardı." dedi.
Annesi, "Ama hokkabaz göz aldatır burun kanatmaz ki..." dedi.
Ali: Zaten burnumu hokkabaz kanatmadı ki, başka para kalıp kalmadığını kontrol eden arkadaşlarım kanattı.
|
|
Neden Otobüse Bindik?
Küçük çocukla babası belediye otobüsüne bindiler.
Biletçi durmadan bağırıyordu:
-Beyler yürüyelim!
Her durakta yeni yolcular biniyor, biletçi bağırıyordu:
-Yürüyelim beyler! Siz şapkalı bey, ilerleyin lütfen!
Birkaç durak sonra, artık otobüste, değil yürümek, adım atacak yer kalmamıştı.
Ama biletçinin sesi hiç kesilmiyordu:
-Yürüyelim beyler!
Çocuk iyice sıkışmıştı.
Çocuk:
-Babacığım madem ki yürüyecektik, neden otobüse bindik?
|
|
Kafa
Delinin birisi hastaneden taburcu olacakmış ve son muayene için başhekim gelmiş. Deliye sormuş :
-Elin nerede?
Deli gösterir.
-Bacağın nerede?
Deli yine gösterir.
-Burnun nerde?
Deli yine gösterir.
Başhekim doktorlara "Bırakın!" emrini verir ve çıkar.
Hekim çıktıktan sonra deli göbeğini gösterir ve:
-Bende bu kafa varken tabii salıverirsiniz.
|
|
Ali
Ali okula yeni başlamıştı.
Öğretmen gelenlerin ve babalarının isimlerini soruyordu.
Sıra Ali'ye gelmişti.
Öğretmen sordu:
-İsmin ne?"
-Ali!
Öğretmen yine sordu:
-Babanın ismi ne?
-Baba!
Öğretmen :
-Evladım, babanın başka ismi yok mu?
-Öğretmenim, üç kardeşim var. Hepimiz baba diyoruz. Ama başkaları Ahmet diyor.
Öğretmen :
-Ahmet desene.
-Ama öğretmenim, Ahmet deyince, babam kızıyor.
|
Ben de Siliyorum
Babası bir gün oğluna, "Şu defterini getir de neler öğrenmişsin, bir görelim?" demiş.
Çocuk defterini götürmüş. Babası, "Öğretmeniniz size bir şey yazdırmıyor mu?" demiş.
Çocuk da "Öğretmen yazıyor, ben de yazıyorum. Öğretmen silince, ben de siliyorum." demiş.
|
|
Yedi Artı Sekiz

-Altan sen kaç yaşındasın oğlum?
_On beş yaşındayım amca.
_Nasıl olur canım!
_Evet on beş yaşındayım.
-Geçen yıl yedi yaşındaydın. Bu yıl da sekiz.
-Ama amca yedi sekiz daha on beş etmez mi?
|
|
300 Ekmek
Temel birgün bir fırına gitmiş.
Temel: Ustacuğum oradan 299 ekmek ver da!
Fırıncı: 300 olsa olmaz mi?
Temel: Yok ustacuğum, o kadar ekmeği kim yiyecek? demiş.
|
|
Ayşe

Ayşe manava gider ve istediklerini alır.
Manavcı, Ayşe'ye, "Bir avuç kiraz alabilirsin." der.
Ayşe bekler.
Manavcı, "Alsana Ayşe," der.
Ayşe, "Manavcı amca senin vermeni bekliyorum." der.
Manavcı, "Neden?" diye sorar.
Ayşe, "Çünkü senin avucun benden büyük." der.
|
Fare Adam

Kendisini fare zannettiği için ailesi tarafından bir akıl hastanesine yatırılan adam, birkaç yıllık bir tedavinin ardından; iyice kendine gelmiş. Doktorlar, artık taburcu etmeyi düşündükleri hasta ile son bir görüşme yaparak,iyileştiğinden emin olmak istemişler. Adama sormuşlar:
-"Söyle bakalım; sen insan mısın, fare misin?" Adam gülümsemiş:
-"Doktor bey, o günleri geride bıraktım. Elbette ki ben bir insanım." Doktorlar, içleri rahatlayarak:
-"Tamam o zaman, artık burada kalmana gerek kalmadı", demişler ve çıkış belgelerini uzatmışlar. Birkaç dakika sonra, gruptaki doktorlardan biri bahçeye çıktığında, adamı bir ağacın arkasına saklanır halde görmüş.
-"N'oldu yahu? Sıkılmadın mı buradan, çıksana, git özgürlüğün tadını çıkar!"
-"İyi de doktor bey, orada bir kedi var!"
-"Eee, ne olmuş kedi varsa; hani sen artık bir fare olmadığını biliyordun?"
-"Ya doktor bey, ben fare olmadığımı biliyorum da; kedi benim fare olmadığımı nereden bilecek?"
|
|
Yüzen Saat

Akıl hastasının biri saatini hastane bahçesindeki havuza atmış. Bunu gören arkadaşı yanına yanaşmış ve konuşmaya başlamışlar:
-"Niye attın saati havuza?"
-"Nasıl yüzdüğünü görmek için."
-"Peki, kurdun mu?"
-"Hayır."
-"Enayi, hiç kurmadan yüzer mi?"
|
|
Çekiyorum... Gülümse!

Savcı, morgdaki üç cesedi incelemek üzere gelmişti. Birinci ceset sırıtıyordu. Savcı nedenini sordu.
"Milli piyangoda büyük ikramiyeyi kazanmış, sevincine dayanamamış, kalp krizi geçirip ölmüş" dediler.
İkinci ceset de sırıtıyordu. Savcı sordu:
"Bu neden sırıtıyor?"
"Bunun da oğlu doğmuştu. Sevinçten kalbine yenik düştü" diye açıkladılar.
Üçüncü ceset Temel'in kömür halindeki cesediydi. O da sırıtıyordu.
"Bu neden oldu?" diye sordu savcı.
"Efendim, buna yıldırım çarpmış" dediler.
"Peki neden sırıtıyor?"
"Fotoğrafını çekiyorlar sanmış".
|
|
Ödev

Öğrenci sınıfa yeni gelmişti. İkinci gün öğretmenine sordu:
- "Öğretmenim, insana yapmadığı bir şey için ceza verir misiniz?"
- "Olur mu evladım, insan yapmadığı şey için cezalandırılır mı, niye sordun bunu?"
- "Şey… Dün verdiğiniz ev ödevini yapmamıştım da."
|
|
Yabancı Dil

Birinin yavrusu gelip annesine: 'Hav, hav' demiş.
Öteki kedi de: 'Hayrola senin çocuğa ne oldu böyle?' demiş. Anne kedi hemen cevap vermiş: "Bizim çocuk yabancı dil öğreniyor."
|
Zeka

Hasan okula yeni başlamıştı. İlk gün akşam olup da eve dönünce,annesi merakla sordu:
-Ne yaptınız oğlum bugün okulda?
Çocuk cevap verdi:
-Bugün pek bir şey yapmadık galiba; çünkü yarın da çağırdılar.
|
|
Şimdi Anlaşıldı

Çocuk annesine sormuş, birgün:
-Anneciğim saçların neden beyazlıyor, senin?
Annesi:
-Yavrum, sen beni her üzdüğünde saçımın bir teli beyazlıyor, elbette sebepsiz değil!
Çocuk annesinin duyacağı tonda başlamış cevabı yorumlamaya:
-Hıı şimdi anlaşıldı, anneannemin saçları nasıl bembeyaz olmuş!
|
|
Meşrubat

Temel ile Dursun promosyonlu meşrubat alırlar. Meşrubatı açan Temel hemen kapağın altına bakar. "Tekrar deneyin" yazısını okur.
Kapağı kapatıp yeniden açar ve okur: Tekrar deneyin.
En sonunda sinirlenen Temel:
- Ula Tursun! Ha punlar pizi kandıriy... İki saattir deneyrum pi şey çıkmadi.
|
|
Pasta

- Nineciğim, senin gözlüklerin her şeyi büyütüyormuş, öyle mi?
- Evet, yavrum neden sordun?
- Ne olursun nineciğim, tabağıma pasta koyarken gözlüğünü çıkar olur mu?
|
|
Otobüs

Temel ile Dursun otobüse binmişler. Dursun: "Yahu Temel! Biz bu otobüse bindik ama nereye gittiğini sormadık ki!"
Temel aldırmaz bir şekilde cevap vermiş: "Sen hiç merak etme. otobüsten inince yoldan geçen birine sorarız."
|
Senin yaşındayken
Baba çocuğuna:
- Oğlum Atatürk senin yaşındayken sınıfının birincisiydi, demiş. Çocuk babasına:
- Senin yaşındayken de Cumhurbaşkanı idi.
|
|
İyilik
Öğretmen minik öğrencilerine derste, iyilik yapmanın büyü bir erdem olduğundan bahsetmiştir. Hepsine iyilik yapma ödevi verir. Ertesi gün ilk sıradaki öğrenciden başlar:
- Oğlum dün nasıl bir iyilik yaptın?
- Yaşlı bir teyzeyi karşıdan karşıya geçirdim.
- Çok güzel evladım kutlarım.
Yanındaki öğrenciye döner.
- Sen ne yaptın?
- Ben de arkadaşıma yardım ettim.
- Dayanışma güzel şeydir seni de kutlarım.
Diğer bir öğrenciye:
- Sen ne gibi bir iyilik yaptın?
- Ben de bu iki arkadaşa yardım ettim.
Öğretmen şaşırır:
- Bir kadını karşıya geçirmek için çok değil misiniz?
Son kalkan öğrenci:
- Kadın karşıya geçmek istemeyince az bile geldik!
|
|
Eksik para
Küçük çocuk bakkala öfkeyle sordu:
-Neden hep küçük yumurta veriyorsun?
-Taşınması kolay olur da ondan.
Çocuk eksik para verip yumurtaları alıp giderken bakkal seslendi:
-Ama sen eksik para verdin!
Çocuk gülerek:
-Sayması kolay olur da…
|
|
Mazeret

Temel askerliğini yapıyormuş. Bölükte kırk ere izin vermişler. Geç kalırlarsa çadır hapsi varmış, ancak iyi bir mazeretleri olursa affedileceklermiş. Kırk kişiden otuz dokuzu da geç kalmış, hep aynı mazeret:
- Atla istasyona celeydum. At çatladi, tren kaçtı, geç kaldum.
Derken kırkıncı da tamamlanmış, Temel’e sıra gelmiş.
- Senin de mi atın çatladı? diye sormuşlar.
- Hayır, demiş. Yoldaki otuz dokuz at leşini geçemedum.
|
Ormanın güzelliği

Temel ile Dursun ormanda kamp kurmuşlar. Bir ara Temel Dursun’a seslenmiş;
- Dursun şu ormanın güzelliğine bak...
Dursun söyle bir etrafına bakmış;
-Ağaçlardan bir şey göremiyorum ki...
|
|
Süper benzin

İki deli, yolda giderken bir direksiyon bulunca çok sevindiler. O sevinçle saatte 160 kilometre hızla uzunca bir süre yol aldıktan sonra benzincinin önünde durdular. Arabayı süren:
- On bin liralık, dedi, süper olsun.
Benzinci ikisini de tepeden tırnağa süzdükten sonra:
- Gidin başımdan ! diye bağırdı, sizin cıvatalarınız gevşek!
İkincisi, araba kullanana döndü:
- Gördün mü? Araba masraflı olmaya başladı bile!
|
|
Çoğunluğun söylediği
Doktor, akıl hastanesindeki hastalarından birini sorguya çekiyordu.
- Oldukça sakin de görünüyorsun, dostum. Seni ne sebepten buraya getirdiler?
- Çok basit. Ben herkesin deli olduğunu söylüyordum, herkes de bana deli diyordu.
- Sonra ne oldu?
- Ne olacak... Çoğunluğun söylediği kabul edildi.
|
|
Karne
Ahmet'in karnesinde Matematik ders notu başarısızdı. Annesine sordu:
- Anneciğim, Matematik notum pekiyi olsaydı ne yapardın?
- Sevinçten çıldırırdım!
- Öyleyse korkma anneciğim, çıldırmayacaksın. Çünkü Matematikten zayıf aldım.
|
|
Kayık

Balığa çıkacak olan Lazlar konuşuyorlarmış:
- Dün balık avladığımız yeri işaretledin mi?
- Evet, kayığa işaret koydum
- Ne yaptın sen! Ya bugün başka kayıkla balığa çıkarsak?
|
Küskünler
Temel ile dursun küsmüşler. Dursun köpeği ile geziyormuş.
Temel - Ha bu eşekle ne gezersin?
Dursun - Görmüyor musun o köpek.
Temel – "Sen sus, köpeğe söyledim" demiş.
|
|
Yavaşla

Temel tüm trafik kurallara uyan bir vatandaştır. Bir gün otobanda giderken yolda karşısına bir tabela çıkar. Tabelada "Yavasla 100" yazar. Temel hızını 100'e düşürür. Sonra belli bir süre gittikten sonra “Yavaşla 70” yazar. Temel hızını 70'e düşürür. Sonra “Yavasla 50” yazar, Temel hızını 50'ye düşürür.Yalnız yanından arabalar vızır vızır geçmektedirler. Sonra devam eder "Yavaşla 30" "Yavaşla 20" "Yavaşla 10"en sonunda "Yavaşla 5" yazar. Temel hızını 5'e düşürür ve devam eder. En sonunda karşısına bir tabela çıkar:
"Yavaşla Kasabasına Hoş Geldiniz"
|
|
Semsiye

Bir Amerikalı, bir Rus ile Temel otelde kalırken gece yarısında yangın çıkar.Panik içinde üçü de yukarı katlara koşar, ama kurtuluş yok. Çaresizlik içinde Amerikalı, odada duran bir semsiye bulur, "Başka şansım yok" diyerek şemsiyeyi açıp atlar.
Semsiye sağlam çıkar. Onu paraşüt gibi kullanarak Amerikalı sağ salim yere varır.Bunu gören Rus, yandaki odada başka bir şemsiyeyi bulup paraşüt gibi kullanarak o da kurtulur. İkisi de yukarıya bakarak merak içinde Temel'i beklerken yakınlarına hızla düsen bir cisim birden bire yere çarpar. Gidip bakarlar: Temel'miş. Hayatta ama her tarafı kırık. Amerikalı "Ne oldu?" diye sorunca Temel, "Şemsiyeyi bulamadım. Ama dolapta yağmurluk vardı"
|
|
Kurusun
Bir gün doktorlar, tımarhanede yaptıkları araştırmada en akıllı deliyi seçeceklermiş. Delilerden biri bahçede bulunan havuza düşmüş ve boğulmak üzereymiş. Diğer deli de havuza düşen arkadaşını kurtarmaya çalışmış. Bunu gören doktorlar arkadaşını kurtaran deliyi yanlarına çağırmışlar ve "seni en akıllı seçiyoruz" demişler. Doktorlardan biri: "Peki kurtardığın arkadaşını çağır da sana teşekkür etsin" demiş. Deli: "Gelemez ki!" Doktor: "Neden gelemezmiş?" Deli: "Çünkü kuruması için onu astım!"
|
|
Karne
Baba, ortaokul üçüncü sınıfa giden oğlunun elinde karneyle salona girdiğini görür. "Allah allah, dönem ne çabuk bitmiş..." diye düşünür ve oğluna seslenir:
-"Getir bakayım şu karneyi!"
-"Al baba..."
Adam karneye bir bakar ki, beden eğitimi ve resim dışındaki tüm dersler zayıf.
-"Bir dediğini iki etmiyoruz, bilgisayar dedin, bilgisayar aldık, İngilizce kursu dedin İngilizce kursuna gönderdik, gitar kursu, müzik aletleri, ne istersen yapıyoruz. Kız arkadaş uğruna harcadığın çiçek parasının haddi hesabı yok. Ne bu notların hali, rezalet!"
-"Baba... O benim karnem değil ki, senin kitaplarını karıştırıyordum, birinin arasında karnelerinden birini bulmuştum..."
|
Bir bardak su

Bir adamın 3 tane oğlu varmış. Babası, en büyük olana
- Oğlum bana bir bardak su getir.
En büyük de ortancaya demiş.
- Babama bir bardak su getir.
Ortanca da en ufağına demiş
- Babama bir bardak su getir.
En ufak hemen atlamış.
- Baba bunlardan sana hayır yok. Kalk kendi suyunu kendin iç, bir bardak da bana getir.
|
|
Bir soru

Öğretmen öğrencilere söyler:
- Size bir soru soracağım.
Ayşe’yi kaldırır.
- Tavuğun kaç tüyü vardır?
Ayşe:
- 1993 öğretmenim der
Öğretmen:
- Nerden bildin?
- Hani bir soru soracaktınız der.
|
|
Yapışmış
Akıl hastanesinin müdürü hastaların odalarını dolaşıyormuş. Bir odaya geldiğinde bakmış, tüm hastalar zıplıyor.
Müdür sormuş:
- Bunlar niçin zıplıyorlar?
Yardımcısı cevap vermiş;
- Müdürüm bunlar kendilerini patlamış mısır sanıyorlar.
Müdür bakmış biri zıplamıyor. Tam onu akıllı zannedecekmiş ki,
Akıl hastası;
- "Ben buraya yapıştım, kurtarın beni" demiş.
|
|
Akıllı çocuk
Annesi kümesin önünde duran Sevim'e
"Kızım ne yapıyorsun?"
"Tavuklara kaynar su veriyorum.
"Neden?"
"Haşlanmış yumurta yumurtlasınlar" diye
|
|
Yapışmış
Akıl hastanesinin müdürü hastaların odalarını dolaşıyormuş. Bir odaya geldiğinde bakmış, tüm hastalar zıplıyor.
Müdür sormuş:
- Bunlar niçin zıplıyorlar?
Yardımcısı cevap vermiş;
- Müdürüm bunlar kendilerini patlamış mısır sanıyorlar.
Müdür bakmış biri zıplamıyor. Tam onu akıllı zannedecekmiş ki,
Akıl hastası;
- "Ben buraya yapıştım, kurtarın beni" demiş.
|
Afacan
Afacanın annesi Afacanın ne dersi olduğunu merak edip Afacanın odasına girer.Afacan ders çalışıyordur.
Annesi Afacana sorar;
-Ders konunuz ne?
-Türkçede zamanları anneciğim.
-Peki söyle ben güzeldim geçmiş zaman olur.Peki ben güzelim, ne olur?
-Büyük bir yalann olur.
|
|
Sıpa
Köylü, yeni doğan bir sıpayı kucağına almış evine dönerken, iki ortaokul öğrencisi kendisine takılır ve:
- Hayrola amca, derler. Oğlunu nereye götürüyorsun böyle?
- Adam, kendine yapılan bu terbiyesizliğe aldırmamış görünerek cevap verir:
- Gittiğiniz okula kaydını yaptıracağım.
|
|
Tatsız
Delinin biri hastanedeki havuza eğilip su içtikten sonra, ağzındaki suyu yere tükürmüş. Onu gören başka bir deli:
- Ne oldu, suyu niye tükürdün demiş.
Birinci deli:
- "Havuza iki şeker atmıştım, yine de tatsız" demiş.
İkinci deli:
- "Akıllım, tabii tatsız olur. Niye karıştırmadın" demiş.
|
Komik yazılar
Öğrencinin Sözlüğü |
Atmak : Ders anlatmak
Asmak : Sözlü günü yapılan gezi
Cesur : Kopya çeken kimse
Çöp Kutusu : Basket potası
Dalga Geçme : Ders dinleme
Disiplin : Öğretmenin kozu
Esnemek : Ders esnasında ortaya çıkan bulaşıcı hastalık
Felç : Karnenin alınmasıyla baş gösteren hastalık
Gardiyan : Nöbetçi öğretmen
Hastalık : Mazeret
Hayır Sever : Kopya veren
Okul : Hapishane
İnekleme : Çok ders çalışma
Karne : Loto Kuponu
Şaşkın : Yeni öğrenci
Tebeşir : Cephane
Komedi : Yazılıların açıklanması
Veli : Ara karneden bile haberi olmayan gariban
Çıkış Zili : Can kurtaran
Sözlü : Ecel teri,mizan terazisi
Not Defteri : Loto kağıdı
Öğrenci : Hilkat garibesi,zavallı
Öğretmen : Ahiret sualcisi
Sınıf : Muhabbethane
Ödev : Angarya
Sınıf Geçmek : Tahayyül
Sınıfta Kalmak : Küme düşmek
Teneffüs : Kudurma saati
Giriş Zili : Cenaze marşı
Masal : Anlatılan ders
Enflasyon : Notların öğretmen tarafından düşürülmesi
Devalüasyon : Öğretmenlerin kolay sorarak başarı oranını yükseltmeleri
Vaka-ı Vakvak : İyi bekleyip düşük alan öğrencilerin sözleri
İstenmeyen Gün : Pazartesi
İstenen Gün : Cuma
En İyi Haber : Hoca Yok, ders boş, vallaha...
|
|
Bilgisayar terimlerinin osmanlıca anlamları
GÖREV ÇUBUĞU : DEĞNEK-ÜL VAZİFE
ÇİFT TIKLAMA: TIKIRT-ÜL TEKERRÜR
ADMİNİSTRATOR : SAHİP-UL EDEVAT
FLASH DİSK: EDEVAT-ÜL YUMUŞAK
HARD DİSK : EDEVAT-ÜL CİVANMERT
ANTİ SPYWARE : MÜDAFA-ÜL HAFİYE
MOUSE : ZINDIK FARESİ
KLAVYE : TAHT-ÜL HURUFAT
POWER SUPPLY: KUVVET MACUNU
MY DOCUMENTS - SANDUKA- İ EVRAK
İNTERNET : ALLAME-İ ULUL ARZ
GOOGLE: KAŞİF-UL ALİ
GOOGLE EARTH: SEYR-ÜL ARZ, KEŞİF-UL ARZ
DENETİM MASASI: SEHPA-İ SALTANAT
CD- ROM - PERVANE-ÜL HÂFIZA
EKRAN : PERDE-ÜL TEMASA
KASA : KAİDE
ENTER: DUHUL
VİRUS: DEYYUS
ANTİVİRÜS: AKINCI
MSN : ELÇİ
HACKER: DEYYUS-ÜL-EKBER
HATA RAPORU: MALUMAT-ÜL KABAHAT
MAİL SERVER: DİVAN-ÜL MEKTUBAT
MESSENGER: HAVADİSÇİ
CHAT : MUHABBET-ÜL ZABİY
ÖĞRENCİ TİPLEMELERİ |
1-)İnekler
Sınıfta bön bön bakınırlar daha siz soruyu çözmeden cevap verir sizi çileden çıkarırlar.Bu adamlar yüzünden derste hiçbir şey öğrenemeyen arkadaşlarımız bu tipleri çıkışta yakalar ve intikamını alır.Genelde zekidirler fakat bazıları ezber yöntemini iyi kullanır.
2-)Ağır ağabeyler
Bunlarında yukardaki inek arkadaşlarımızdan farkı derslerde iyi olmamalarıdır.Kimseyle konuşmazlar kendini üstün görürler.Olayları iyi analiz etme ve yerinde müdahele etme yetenekleri sayesinde muritlerine (sınıftaki başı boş salaklara) ağabeylik yaparlar.Çoğu boş adamdır.
3-)Yaramazlar
Deyim yerindeyse tam bir fırlamadılar.Öğretmenlere yapmadıkları kalmaz.Sınıfın altını üstüne getirirler.Hemen kendine benzer birkaç arkadaş bulup bu eylemlerini okulun geneline yayarlar.Velileri okul yolunu aşındırsa bile bu arkadaşlar için tek çare müdür odasıdır.Sopayı yiyince rahatlayan arkadaşlarımız için psikolojik danışmanlar bile yetersiz kalır.Aralarından okul 1.si çıkanlar bile vardır.Şımarık olmaları kendilerini durduramaz olmalarından kaynaklanıyor olabilir.
4-)Süt Çocukları
7 yaşında ilk kez annesinden ayrılan arkadaşlarımız 18 yaşına gelse bile aynıdır.Bazıları hiç uzamaz.Sınıfın maskoturlar.Yaramaz arkadaşlarımızın eğlence kaynaklarından biri olup iyi çocuklardır.
5-)Yetenekliler
Ders olsun,spor olsun vb. gibi konularda herkes den daha yeteneklidirler. Kısaca tüm öğrencileri birleştirseniz böyle bir ürün çıkar.Sanki içinde her öğrenciden bir paça vardır.
Sınıf takımı kaptanıdırlar.Okulda saygı görürler.Delikanlı adamlardır.
6-)Vurguncular
Tüm sınavların ne zaman olacağını bilirler.Derslere gelmez , ödevleri yapmazlar.
Sınav anı arkadaşlarından ne buldularsa geçirirler.Yüksek not alanları mevcuttur.Bazıları bu eylemi gerçekten çalışıpda yapamadıkları için gerçekleştirir.
7-)Dalkavuklar(YALAKALAR)
Müdür,müdür yardımcısı , öğretmenler,hademe , çaycı , kantinci kısacası bu adamı herkes tanır.
Ağzı laf yapar,notları yüksektir.Hocalar bu tiplere bayılır.Vay hocam ne güzelsiniz vay hocam bu ne yakışıklılık , Salih abi büğün gene karizmasın sözleri ağızlarından düşmez .
8-)Uykucular:
Bütün ders uyurlar.Bazıları öyle dalar ki zilin çaldığını duymayıp eve üç beş saat sonra gider.Hayati fonksiyonlarını okula geldiği anda otomatik olarak durdurur.Horlayanları mevcuttur fakat sınıf için bir tehdittirler bu türleri.
9-) İspiyoncular:
Bu tür en çok rastlanan tür olup hemen hemen her sınıfta iki üç tane mecvutur sınıfta olan her şeyi anında hocaya yada müdüre ihbar ederler.Ani baskınlara yenik düşen arkadaşları bu tipleri yakaladıkları anda güzel bir şekilde dövebilirler.
10-)Çapkınlar:
Dişi sinek görse asılma eylemi gösteren arkadaşlara biz ÇAPKINLAR diyoruz.İlğinçtir ama çoğunun sabit bir kız arkadaşı yoktur.Günü gününe yaşarlar.Bazıları yakışıklıdr.Ağızları iyi laf yapar.Şaçları hep diktir.Sabah kalkınmış güzelce ineğe yoksa buzağı, keçi , koyun gibi hayvanlara saçları yalatılmış dişler fırçalanmış ve okula gelinmiştir.Bakımlıdırlar , kendilerine göre karizmaları mevcuttur.
11-)Şakacılar
Her sınıfta vardır. O yoksa dersin heyecanı yoktur.Her şeye anlamlı bir espiri bulurlar.Tek rakipleri CEM YILMAZ’dır.Sınıftaki yerleri ayrıdır.Hep gülerler.Hocalar bazen azarlasalarda onlarda bu arkadaşlarımızı sever en üstünde tutarlar
|
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 7 ziyaretçi (12 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|
|
|
|